Kadın ve Kızlarımızın Sokaklarda Açık Saçık Dolaşması Üzerine…

Uncategorized

 

Kadın ve Kızlarımızın Sokaklarda Açık Saçık Dolaşması Üzerine

 

     Allah cc bildiğimiz ve bilmediğimiz âlemlerin tek yaratıcısıdır ve yarattığı varlıkların nelere ihtiyacı olduğunu en iyi bilen O’dur. Bundan dolayı varlıklar kendi başlarına, fakat Allah’ın kurallarına aykırı kurallar getirip uygulamaya koyarsa bu hem haddi aşmak olur, hem de düzeni bozar.

     Dini bir emri dinlemek, gereğini yerine getirmek tercih meselesidir. İslam kadına haklarını vermiş, cenneti de onun ayakları altına sermiştir. Yukarıda söylediğimiz gibi, varlıkları Allah yarattığı için aralarındaki ilişkinin nasıl olması gerektiğini de O bilir. Yani kuralları Allah koyar. İnsan, Allah’ın kurallarını beğenmeyip kendi kafasına göre kural getirip uygularsa bu zulümden başka bir sonuç üretmez. Allah’ın kurallarına aykırı hiçbir beşeri sistemin insanlığa mutluluk getirme ihtimali yoktur. İnsanların getirdiği sisteme göre yönetilen hiçbir toplum mutlu olamaz. Mutlu görüntüsü veriyorsa bu aldatmadan başka bir şey değildir. Çünkü Allah “onları mutlu, müreffeh, güçlü görürsün ama onların kalplerinde fırtınalar kopar” buyurmaktadır.

     Allah cc kadınların örtünmelerini kesin ve açık, yani kıvırmaya imkan bırakmayacak bir şekilde emretmiştir. Buna göre; kadının el, yüz ve ayak dışında kalan bütün vücudu yasaktır. Bunları mahrem olanlardan, yani nikah düşmeyenlerden başkasına gösteremez. Gösterirse Allah’ın emrine karşı gelmiş olur, cezasını çeker. Devlet, kırmızı ışıkta geçmenin yasak olduğunu emretmiş. Sen bu emri dinlemeyip geçersen cezasını ödersin. Aynen bunun gibi, Allah’ın örtünme veya başka bir emrine karşı gelen bir kul da bunun cezasını öder. Ama burada ama orada. Veya hem burada hem orada. Bu îmâni bir meseledir. Kişi ister cennete, ister cehenneme gider. Bu onun tercihidir. Ama cehenneme gidecek olan bir kişi giyimiyle, davranışlarıyla başkalarını da cehenneme sürüklüyorsa, başkalarının tercihini etkilemesinden dolayı buna bir yerde dur demek gerektir. Mesela içki mi içeceksin, bunu evinde veya kapalı bir mekanda yapmana kimse bir şey diyemez. Evinde istediğin kadar açık dolaş. Ama dışarıda bunu yapamazsın. Çünkü başkalarına örnek olmuş olursun. Seni gören bir başkası da senin gibi giyinmeye başlar ve bunun sonu gelmez. Buna bir yerde set çekmek gerekir. Bu, eskiden toplumsal baskı, yani mahalle baskısı ile yapılıyordu. Toplum buna müsaade etmiyordu. Ama özellikle İstanbul sözleşmesi sonrası kadınlara yan bakmak bile neredeyse cezai müeyyide gerektirir bir hale gelmişken ve bu tarzların medyada yoğun bir şekilde reklamı yapılıyorken bu set toplum tarafından çekilmedi ve kadınlar için aslında zulüm olan sınırsız bir özgür yaşam tarzı ortaya çıktı.

     Kızlarımız, kadınlarımız sokaklarda yarı çıplak dolaşıyor. Bunlar kimin kızları, kadınları? Elbette ki bizim. Peki kızlarımız, kadınlarımız nasıl oluyor da, bağışlayın ninelerimizin yatağa bile girmediği kıyafetle sokaklarda rahatlıkla dolaşabilecek duruma geldi? Hem de Allah’tan korkmadan, kuldan utanmadan!

     Kızlarımızı, kadınlarımızı sokaklarda yarı çıplak dolaştırma olayı toplum mühendisliği, modacılar, medya, tekstil üretici ve satıcıları dörtgeninde döner. Toplum mühendisleri toplulukların kendi istedikleri yönde hareket etmelerini sağlamak için planlar yapar. Sonra modacılara giderek, modacılardan bu planları gerçekleştirecek tarzlar oluşturmalarını isterler. Modacıların ortaya koyduğu tarzların medya tarafından reklamı yapılır. Reklamı yapılan bu tarz giysiler tekstil üreticileri tarafından üretilir ve mağazalardaki yerini alır. Ama işin en kötü tarafı, mağazalarda bu tarz giysiler reyon reyon bulunurken tesettüre uygun kıyafetlerin hiç bulunmamasıdır. Bırakın tesettürü, kız çocuklarımıza uzun kollu elbise bile bulmakta zorlanıyoruz. Ve bu giysileri özel mağazalardan temin etme durumunda kalıyoruz. Ben bunun da kasıtlı yapıldığını düşünüyorum. Çünkü bütün markalar ve mağazalarda aynı tarz giyim bulundurup halkın seçim yelpazesini daraltarak kendi istedikleri giysileri almalarını sağlıyorlar. Mesela diz altı uzun kollu elbise arayıp da hiçbir mağazada bulamayan bir kızımız veya ebeveyn, diz üstü ve kısa kol elbiseyi almak durumunda kalıyor. Çünkü tam istediği elbiseye kolay kolay ulaşamıyor.

     Kendisi tesettüre göre giyindiği halde kız çocuklarını kısa tayt, askılı penye veya benzeri kıyafetlerle dolaştıran anne! Sen tesettür açısından kendini kurtardın. Peki ya çocuğun! Çocuk, 5 yaşında, 7 yaşında, 10 yaşında nasıl giyiniyorsa 15 yaşında, 20-30 yaşında da aynı şekilde giyinir. Sen şimdi evladını çocuk mâsumiyetiyle öyle giydiriyorsun. Evet, şimdi çocuk. Çocuk olarak öyle giyinmesi yadırganamaz. Ama bu giyim tarzına hem çocuk hem de ebeveyn zamanla alışacağı için ileride de aynı şekilde giyinmesine itiraz edilmeyecektir. Bunu, tesettürü en üst perdeden uygulayan ailelerde bile görmekteyiz. Çevrenize bakın, tesettürü gözlerini bile kapatacak şekilde uygulayan bir annenin kızının şort ve benzeri açık giysilerle dolaştığını siz de göreceksiniz. Peki bu nasıl mümkün oluyor?

     Çocuğunu, herkes giyiyor diye öyle giyindirmek veya buna müsaade etmek tam bir sarhoşluk emaresidir. Herkesin ateşe atladığını gören aklı başında birisi kendini ateşe atar mı? Atıyorsa sarhoştur, aklı başında değil demektir. Dikkat edin ne diyorum! Birçoğumuz sarhoşuz. En kötüsü de sarhoş olduğumuzun farkında bile değiliz.

     Çocuklarını açık saçık giydirenler bunu çocuklarının sıcaktan bunalmamaları için yapıyorsa, yazın 40 derece sıcakta takım elbise ile dolaşmak ve çalışmak zorunda olanlara baksın. Hem, ten hava ile ne kadar doğrudan temas ederse sıcak veya soğuk hissi o derece fazla olur. Kendini nasıl alıştırırsan öyle devam edersin. Hem çocuklar soğuğa, sıcağa, koşuşturmaya biz yetişkinlerden çok daha fazla dayanıklıdır. Senin terlemen, üşümen, yorulman karşındakinde de aynı etkiyi göstermez. Hele ki çocuklarda hiç göstermez. Unutmayın ki ağaç yaşken eğilir. Büyüyünce eğmeye kalkarsan ya eğemezsin yada eğeyim derken kırarsın. Eğemezsen belki eğri, yamuk büyür. Ama hiç değilse gölgesinden istifâde edenler olur. Peki ya kırarsan! O zaman ağacı da kaybedersin. Ne demiş büyüklerimiz? Her şey zamanında…

     Olaya özgürlük penceresinden bakacak olursak, bir kişinin ben özgürüm diye sokaklarda yarı çıplak halde dolaşması özgürlük değildir. Böyle dolaşanlar bunu “özgürüm, istediğimi giyer istediğim yerde istediğim gibi dolaşırım” düşüncesiyle yapıyorlarsa özgürlük nedir bilmiyorlar demektir. Özgürlük, istediğini istediğin yerde, istediğin dozda yapma imkânı değildir. Her şeyin bir sınırı vardır. Senin özgürlüğünün sınırı, benim özgürlüğümün başladığı yere kadardır. Yani senin, “ben özgürüm” diye yaptığın şey benim özgürlüğümü ihlal ediyorsa senin o şeyi yapma özgürlüğün yok demektir. Unutmayın ki sınırsız özgürlük özgürlük değil, haydutluktur. Mesela sen sokakta çıplak dolaşabilme özgürlüğüm var diye iddia ediyorsun. O zaman ben de sokakta çıplak kadın görmek istememe özgürlüğüm var derim. Sonuçta sokaklar plaj değil. Plaja gitmek zorunda değilim ama sokakta dolaşmak zorundayım!

     Kadının teni hatta kendisi ziynettir. Ziynet de saklanır, teşhir edilmez. Tesettür kadının perdesidir. “Perdesi olmayan ev ya satılıktır, ya kiralık” şeklinde bir sözümüz var. Bu söz açık gezen kızlarımızın, kadınlarımızın, bağışlayın ahlaksız, namussuz olduğunu ima etmek için söylenmemiş. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki eleştirdiğimiz şekilde çok açık gezen kızlarımız, kadınlarımızın bir çoğu tesettürlü, mütedeyyin olarak gördüğümüz çok kişilerden daha ahlaklı, daha namusludur. Ama dışarıdan bakınca öyle görünmüyor işte. Kaldı ki bu iş bireysel bir tercih olsa bile bireysellik sınırlarda kalmayıp bütün toplumu ilgilendirdiği için toplumsal boyutta sonuçlar üretir. Peygamber efendimiz sav. “bir şeye sebep olan o şeyi yapmış gibidir” buyuruyor. Şimdi sokaklarda yarı çıplak dolaşan bir kişi, onu görüp de aynı şekilde giyinmeye yönelenlerin ve kendisine bakanların bakma günahlarının mislini de yüklenecek demektir. Kendi günahımız yetmezmiş gibi başkalarına sebep olma günahını da yüklenmek akıl karı bir iş olmasa gerektir. Sırf moda diye veya herkes öyle yapıyor diye başkalarının günahını mislini de yüklenmek!…

     Bu sene ne ve nasıl giyineceğimizi başkalarının belirlemesine razı olmak ve onların belirlediği şeyleri giymek zamane tabiriyle tam bir ezikliktir. Ben, bana yakıştığını düşündüğüm, rahat ve örfüme uygun şeyleri giyinirim. Bu sene ne ve nasıl giyineceğimi belirlemek başkalarının ne haddine! Ama bu ezikliği öyle bir reklam yapıyorlar ki insan ezik olduğunu düşünmüyor bile. Zaten onların bütün maksadı, kendilerinin bizim için oluşturduğu tarzları itiraz etmeden, zorluk çıkarmadan, çağdaşlık (!) ve üstünlük (!) belirtisi sayarak uygulayabilmemizdir.

     Modayı takip eden, modaya göre giyinen insan! Modanın seni nasıl yönettiğini, istediğini sana nasıl yaptırdığını anlamıyor musun? Ana babanın, eşinin giy dediğini giymiyor, buna karşın modanın giy dediği abuk subuk şeyleri sıkılmadan üzerine giyebiliyorsun. Hem de eskiden, bizim eskimiş diye giymeye utanarak çöpe attığımız yırtık, yamalı, solmuş elbiselere dünyanın parasını vererek! İşte moda dünya kadar paranı alarak seni tabiri caizse maymun kılığına sokuyor. Ve sen buna ses çıkarmadığın gibi isteyerek, beğenerek, severek boyun eğiyorsun. Bu şekilde sen ezik olmuyorsun da ne oluyorsun?

     İradenize başkalarının pranga vurmasına müsaade etmeyin. Onların istediği tarzları uygulama gönüllüsü olmayın. Kendiniz olun. Moda akımına veya herkes giyiyor yanlışına kapılmadan Müslüman kimliğinize ve örfünüze uygun giyinin. Bu şekilde davranmak nereden bakarsanız bakın sizin için en iyi olandır.

     Aşağıdaki video linkini tıklayarak konu ile ilgili kısa bir video izleyin lütfen.

     Video: Allah beni açık saçık da sever mi?

     Selam ve dua ile…

Ayhan Kaplan

akaplan61@gmail.com
ayhankaplan@yaani.com

ORCID iD iconhttps://orcid.org/0000-0003-0231-3564

 


 

Bir Yorum Yazın