Şeytanların yaratılması ne içindir.
Şerri yaratmak şer değil, aksine şerri işlemek şerdir. Kazanma, hususi bir ilişki olduğu için özel neticelere bakar. Mesela yağmurun gelmesinin binlerce neticeleri var, bütünü de güzeldir. İradesini kötüye kullanmakla bazıları yağmurdan zarar görse “Yağmurun yaratılması rahmet değildir” diyemez, “Yağmurun yaratılması şerdir” diye hükmedemez, belki iradesini kötüye kullanmakla ve kötülüğü kazanmakla bu durum onun hakkında şer oldu. Hem ateşin yaratılmasında çok faydalar var, bütünü de hayırdır. Fakat bazıları kötü kazanmak ve kötüye kullanmakla ateşten zarar görse “Ateşin yaratılması şerdir” diyemez. Çünkü ateş yalnız onu yakmak için yaratılmamış. Belki o, kendi iradesini kötüye kullanmakla yemeğini pişiren ateşe elini soktu ve o hizmetçisini kendisine düşman etti.
Netice; Çok zarar gelmemesi için az zarar kabul edilir. Eğer az bir şerrin olmaması için büyük hayırları netice veren bir şer terk edilse, o vakit çok şer işlenmiş olur. Mesela cihada asker sevk etmekte elbette ki bazı küçük, maddi ve bedeni zarar şer olur. Fakat o cihatta islamın kafirlerin istilasından kurtulması gibi çok hayır var. Eğer o az şer için cihat terk edilse o vakit çok hayırların kaybolması yanısıra çok şer gelir. O zulmün ta kendisidir.
Hem mesela kangren olmuş ve kesilmesi lazım gelen bir parmağın kesilmesi hayırdır, iyidir. Halbuki görünüşte bir şerdir. Parmak kesilmezse el kesilir, çok şer olur. İşte, kainattaki şerlerin, zararların, belaların, şeytanların ve zararlı varlıkların yaratılıp var edilmeleri şer ve çirkin değildir; Çünkü çok önemli neticeler için yaratılmışlardır.
Mesela meleklere şeytanlar ilişmedikleri için yükselmeleri yoktur; makamları sabittir, değişmez. Bunun gibi hayvanların dahi şeytanlar musallat olmadıkları için mertebeleri sabittir, noksandır. İnsanlık aleminde ise yükselme ve alçalma mertebeleri sonsuzdur. Nemrutlardan, Firavunlardan tut ta sıddıklara, velilere ve peygamberlere kadar gayet uzun bir yükselme mesafesi var. İşte kömür gibi olan aşağılık ruhları, elmas gibi olan yüce ruhlardan ayırt edebilmek için, şeytanların yaratılmalarıyla, imtihan sırrıyla, peygamber gönderilmesiyle bir imtihan, tecrübe, cihat ve yarış meydanı açılmış. Eğer mücadele ve yarış olmasaydı, insanlık madenindeki elmas ve kömür hükmünde olan kabiliyetler beraber kalacaktı. Yücelerin yücesindeki Ebu Bekr-i Sıddık’ın ruhu, aşağıların aşağısındaki Ebu Cehil’in ruhuyla bir seviyede kalacaktı.
Demek, şeytanların ve şerlerin yaratılması, büyük ve genel neticeye baktığı için, yaratılmaları şer değil, çirkin değil. Belki kötüye kullanmaktan ve kesb (çalışmak, elde etmek) denilen özel ilişkiden gelen şerler, çirkinlikler insanın kendi kazanımına aittir; Allah’ın yaratmasına ait değildir.
Bediüzzaman Said Nursi – Risale-i Nur – Mektubat – 12. Mektup